19 Mart 2015 Perşembe

..Bi'deliye ihtiyacim var musait misin?..

    İnsan belki de bazen olduğundan çok farklı davranabilmelidir. Tüm duvarlarını yıkmasa da, korunaklı zırhını sırtından çıkarıp, omurunu bir müddetliğine rahatlatabilir. 

    Kendini bir duruşa farkında olmadan adamışlığın inanılmaz yoruculuğunu, hiç tanımadığı birinden duyduğu "bir cümle" ile idrak ettiğinde ise durup bir düşünmelidir.
-Ben neden bu kadar kuşkucuyum. Hayır yani bazen de "öylesine" olamaz mı her şey? Ya da sonunu düşünmeden de yaşanamaz mı bazı şeyler. Biriyle dostluk kurmak neden bu denli zor ve ızdıraplı?.. Asıl sorun "ya giderse" ya da  "Tam da Ona bağlanırken giderse" midir kendi içinde..Bunları düşünüyorum şimdilerde..
   Bazen kendi içine öylesine hapsolursun ki farkına bile varmadan, ya da tamamen FARKINDA!..Aslında her ne kadar olduğun gibi olsan da, sen birinin eşi, birinin kardeşi, birinin annesi, bir diğerinin dostusundur.. ""Kendine kendinden kalan pek de bir şey yoktur aslında.."" Mesafeler senin en sevdiğin şeydir. Her şeyde risk alabilirken sen.. Ve inandıklarının uğruna ne gemiler yakabilmişken.. Tek bir şeyi beceremediğini farkedersin işte böyle zamanlarda; SEVMEK.. 

  Her şey kolaydır aslında.. Fakat sevmek tam bir kaos.. Bir mücadele.. Başlamadan bitecek bir düello gibidir adeta.. Ya hiç layığıyla sevilmediğinden, ya da herkese gereğinden çok değer verdiğinden vakt_i zamanında!.. Oysa ki aslında en iyi sen bilirsin ki; herkese hakkı kadarını verdiğin zaman bu en kalitel,i ilişkidir.İster arkadaş, ister yoldaş, ister evlat..

  Hep şöyle gelmiştir açıkcası bana; eğer seversem ki; gerçek bir sevgiden bahsediyorum burada.. Hani aynı hayat yolunda yan yana yürümek..Ne bir adım geriden, ne bir adım önden..Hani böyle bahsi geçince içinin Onunla dolması gibi.. Hani içinde bir şekilde dolmayan o isimsiz boşluğu alması gibi belki de.. Hani varolmayan kardeş gibi.. Hani evsiz bir garibin spor salonunda bir geceliğine yatabilmesi gibi.. Ya da iftar saati gibi yazın en uzun günlerinde.. Hani susuzluktan boğazının kuruduğu anda ezan sesini duymak gibi güçlü bir şey işte!.. 

  Demem o ki azizim; bugün yolun yarısına gelmiş bir İNSAN, bir KADIN, bir EŞ, bir ANNE olarak "bir cümle" ile farkettim ki; yeni biri yaşam kıyıma hasbel kader uğradımı afallıyorum.. Evet evet dürüstüm işte.. Afallıyorum.. Çünkü ben herkesle aynı mesafede güzel arkadaşlıklar kurabilirken, biri benden bir parça gibicesine kıyıma vurduğunda korkuyorum.. 

 Sözün özü; SEVMEK hiçbir kitapta ya da okuduğum hiçbir okulda öğretilmiyor insana!. Gelişi güzel sevmek gerek en alaylısından aslında!..Aklıselim bir DELİyseniz ve aslında kim olduğunuzu farkederse biri; O size sormadan, siz hazırlıklı olun cevaba.. Çalıştığınız yerden gelmesi umuduyla.. Ya da vazgeçtim.. Bi' kere de sınıfta kalalım.. Kalalım ki, bir'an NEFES alalım.. Belki bir Poyraz, belki de bir Lodos'ta.. Herbiri rüzgârın babası değil mi nasıl olsa!..

 Gitmeden bir sorum olacak sana; "Bi'deliye ihtiyacim var musait misin? "


P.〽elisa..


İnstagram'dan tüm fotoğraf ve yazılarımı takip etmek istersen: @perran_ca ya tıklamak yeterli olacaktır.. 

Umutla.. Sevgiyle.. Git..tim..

..Umut fakirin ekmeği..Ya tutarsa?!..

Ya su kesikse misal..
Ya sensizliğin teyemmümünde sıkışıp kaldıysa bu yürek..
Ya astığı yüreğin cebinden çalmışlarsa umudu..
Ya çıkarsa diye bi'bilet aldıysa bi'çocuk..
Ya hiç çıkmadıysa bi'amorti bile.
Ya çok sevdiyse misal..
Ya çok beklediyse bi'bankda..
Ya çok üşüdüyse..Ya #azizim ya hiç gelmediyse beklenen..
Ya bu hikâyeler bi'gün yiterse..
Ya ilham perisi giderse..
Ya bu film vizyona girmeden biterse..
Hadi git göle maya çal..
Umut fakirin ekmeği; ya tutarsa?!..


İnstagram'dan tüm fotoğraf ve yazılarımı takip etmek istersen: @perran_ca ya tıklamak yeterli olacaktır.. 

Umutla.. Sevgiyle.. Git..tim.. 


P.〽elisa.. 

..Turuncu Hırka..

İstediğinde bir hırkanın içine saklanabilmelisin. Zira başka türlü baş edemeyeceğin bir hayatın içinde kaybolabilirsin. Bak yine herkes gidiyor..Bazıları ölerek, bazıları yaşaya yaşaya gidiyor. Her gün, her an gülemeyiz. Sürekli de ağlamak olmaz. Herşey tadında güzel. En güzeli de tadı damağında kalan anlar aslında. *Böyle paketi açılmamış bir bayram hediyesi gibi.
*Hani böyle bir bardak Baileys'i damağında gezindirirken içini gıdıklaması gibi. *Böyle karanlıkta arkadandan biri geliyor sanıp da Laaannn dercesine celallenip arkanı bi anda döndüğündeki cesaretin gibi.
* Iıuumm böyle hani nasıl anlatsam, bıraksalar durmadan sevişeceğin biriyle öpüşmeden burun buruna tüm arzunla direnmek gibi ilk karşılaştığında. 

*Böyle en sevdiğin yemeyi annenden güzel kimsenin yapamıyor olması gibi.
*Bi de böyle geceleri hayalini kurduğun ve kafana koyduğun birçok şeyi günün sarhoşluğunda unutuvermen gibi.
Hayat be azizim. Toplasan beş para etmez, dağıtsan savrulur gidersin.. Hepsi bu!.. 


İnstagram'dan takip etmek istersen; @perran_ca ..

Umutla.. Sevgiyle.. Git..tim.. 


P.〽elisa..

..Kahve Köpüğü..

Beni İnstagram hesabımdan takip eden kıymetli dostlarım iyi bilirler; #bikahveyadayarim bana ait ir tag.dir. Ne vakit bir kahve içsem, kendimi onun eşsiz tadı ve kokusuna teslim eder, kelimelerle dans eden ruhuma, kalemimle eşlik ederim.. 


 Ve bi'kahvenin köpüğü gibi taşsa da sevdan içimden..
Köprüsüz bi' pantolona kemer misali kifayetsiz kelimelerim.
Yazsam yazamaz olurum, çözsem kördüğüm.
İntiharı büyük bir suyun şelalesidir sessizliğim.
Belki de kör alfabesinde lâl bi'kadınım ben.
Belki de kimsenin duymadığı sekizinci notaydın sen.
Ve bi'kahvenin fincanı gibi kalsam da ardında.
Bu yaman his; çay bardağındaki rakı tadında..


Bu Espresso' yu Cafe Palas/ Erenköy' de içmiştim. Mekânın nezihliği kadar lavabosunun temziliği ve ürünlerinin tazeliği de beni cezbetmekte. Yalnız sigara kullanmayan biri olarak, içeriye kadar giren yoğun duman insanı ciddi anlamda rahatsız ediyor. Sanırım bu açıdan, bir çok mekân gibi sıkıntılı bir ortamı var. 

İnstagram'dan tüm fotoğraf ve yazılarımı takip etmek istersen: @perran_ca ya tıklamak yeterli olacaktır.. Umutla.. Sevgiyle.. Git..tim.. 

P.〽elisa.. 

18 Mart 2015 Çarşamba

..Fotopya ÇOCUK HAKLARI Fotoğraf Yarışması..

Herkes içerde oynarken, O hep Onlara uzaktan baktı. Çünkü bir görevi vardı. Kendinden büyük sorumlulukları.. Çocuk.. Dünyayı tarttı..Baktı ki olacak gibi değil, daha başlamadan yarım bıraktı..Çünkü yaşam O' na ağırdı.. Çünkü yol ta en baştan yokuştu.. Çünkü O, henüz küçücük, esmer bir kuştu.. 

Tüm çocuklarımın haklarını koruyabilmeyi ne çok dilerdim. Tek tesellim kendi evladıma yeterli bir anne olmaya baş koymuşluğum işte.. umutla.. Sevgiyle..

Fotoğrafı ortalama 5 yıl önce karelemiştim. 3 ayrı fotoğrafımla katıldığım Fotopya ÇOCUK HAKLARI Fotoğraf Yarışması' na siz de katılmak ve detayları almak isterseniz linke tıklamanız yeterli olacaktır.. 

Son Başvuru: 17 Nisan 2015 

P.〽elisa.. 

..Kaç tonda sevebilirsin beni?..

..Kaç tonda sevebilirsin beni?..
Gülüşün ne renk?
Öpüşün peki?
Ne renk akar gözyaşların.
Kederin ne renk mesela.
Peki ya neşen. Hah o ne renk?
Öfken misal?
Kaç tonda sevebilirsin beni?
Kaç tonda üzersin mesela.

Kaç ayrı tonda neşem olursun?
Hüznüm mavidir benim.
Gülüşüm leylak.
Öfkem kan kırmızı.
Gidişim siyah.
Doğuşum pembeymiş.
Ölüşüm bem beyaz.
Ne olur bari sen anla beni.
Bir'az..
P.〽elisa..



İnstagram'dan takip etmek için; @perran_ca

Çanakkale Geçilmez.. 100.yılımız kutlu olsun!..

Baş Kumandan Mustafa Kemal ATATÜRK ve tüm şehitlerimizin ruhu şâd olsun..


ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!..



Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.

Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.

“-Sen kimsin?

-Ben Seyidim.

-Biz seni öldü biliyoruz.

-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?

-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”

Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”

Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.

O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.

***

Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.

Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman.

1889'da Balıkesir'in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur.

Mavi gözlü ve ufak tefektir.

Gariban Anadolu köylüsü.

Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar.

1909’da askere gider.

1912’de Balkan Savaşı’na katılır.

1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu.

18 Mart1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevlidir.

(Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası'na isabet eder. Mecidiye Tabyası'nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk'tur.

Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.

Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.

O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş.

Seyit Ali, 1909'da gittiği askerden, 1918'de onbaşı olarak döner.

1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.

1918’de terhis olur.

BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR

Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran'a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”

Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.

Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der.

Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam" demiş, "biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit'te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”

Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.

Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.

Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.

Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.

Seyit Ali Çabuk, 1939'da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.

Köyündeki mezara gömülür.

Kocaseyit'in köyü, hala yoksul...

Yüze yakın torununun yaşadığı Kocaseyit Köyü (köyün adı sonradan Çamlık, 1990’da da Kocaseyit olmuştur), büyük oranda elektriksiz ve susuz.

TSK bir dönem köye de sahip çıkmış, Kocaseyit Anıtı da yaptırmış ama Ergenekon, Balyoz darbeleri sonrası onun da eli çekilmiş.

Güneydoğu’dakilerden farksız köylü topraksız, koyun keçi güdüyor, ovaya yevmiyeye gidiyor.

Aynı dedeleri Kocaseyit gibi.

Kocaseyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.

En azından o yine şanslıymış, bugünküler üzerine bir de suçlanıp, hapse atılıyor, intihara zorlanıyor.

Hüseyin Vodinalı/ odatv